DAMLAYA DAMLAYA GÖL OLUR: BİRİKTİRİCİLİK BOZUKLUĞU
- yamanfatma
- 30 Tem
- 3 dakikada okunur

“Ay dur onu atma, şu da dursun bir gün kullanırım...”Aman belki lazım olur diye bir kenara ayırdığımız şeylerin etrafında şekillenen yığınlarımız var bizim; damlaya damlaya göl ettiğimiz, kullanmak için doğru zamanı beklediğimiz ya da duygusal nedenlerle sakladığımız... Bahsettiğim şey, gerçekten lazım olan veya bir anı kutusuna iliştirilmiş birkaç eşya değil; kişinin yaşamında ciddi yer kaplayan eşya dağları.
Pek çok psikolojik durum gibi bu davranışın da literatürde bir adı var: Biriktiricilik Bozukluğu. Sadece bireyin kendisini etkileyen bir durum olmanın ötesinde toplumsal bir boyutu da bulunan bu bozukluk, tüm önemine rağmen ancak 2013 yılında DSM-5’te tanı sistemi içine alınmış ve "Obsesif Kompulsif ve İlişkili Bozukluklar" başlığı altında sınıflandırılmıştır.
Biriktiricilik Bozukluğu, kişinin sahip olduğu eşyaları gerçek değerlerinden bağımsız olarak elden çıkaramaması ya da onlarla ilişkisini kesememesi durumu olarak tanımlanır. Bu zorluk, genellikle söz konusu nesnelerin saklanmasının gerekliliği algısından ya da onları elden çıkarmanın yarattığı yoğun sıkıntıdan kaynaklanır. Sonuç olarak, yaşam alanını işgal eden, kullanılamaz hale getiren büyük bir eşya yığını oluşur.
Biriktiricilik Bozukluğunun Belirtileri Nelerdir?
• Eşyaları Atamama Güçlüğü: Kişi, sahip olduğu eşyaları gerçek değerlerinden bağımsız olarak atmakta, vermekte ya da elden çıkarmakta belirgin bir zorluk yaşar. Bu durum genellikle “bir gün işe yarayabilir” ya da “duygusal anlam taşıyor” düşüncesine dayanır.
• Eşyaları Aşırı Biriktirme ve Depolama: Atılamayan eşyaların birikmesi, yaşam alanlarında aşırı kalabalık ve düzensizliğe yol açar. Bu da odaların normal kullanımını engeller. Örneğin, yatakta uyuyamamak ya da yemek masasını kullanamamak gibi.
• Yaşam Alanlarında İşlev Kaybı: Eşyaların kapladığı alan nedeniyle odalar işlevini yitirir. Kişi çoğu zaman bu dağınıklığı fark etmez ya da önemsiz bulur; ancak çevresi tarafından bu durum ciddi bir sorun olarak algılanır.
• Duygusal Rahatsızlık ve Kaygı: Eşyaları atmayı düşünmek bile kişide yoğun bir huzursuzluk, suçluluk veya utanç duygusu yaratabilir. Bu duygular, eşyalarla kurulan yoğun bağla ilgilidir.
• İşlevsellikte Belirgin Bozulma: Biriktiricilik bozukluğu; sosyal ilişkiler, iş hayatı ve kişisel bakım gibi yaşam alanlarında belirgin sorunlara neden olur. Sosyal izolasyon, aile içi çatışmalar ve günlük yaşamın aksaması sıkça görülür.
• Zayıf İçgörü: Birçok birey bu davranışın problemli olduğunu kabul etmez ya da küçümser. Bu durum yardım arama davranışını da geciktirir.
APA’ya göre, bu belirtilerin bir kişide tanı kriteri olarak kabul edilebilmesi için süreklilik göstermesi, işlevselliği bozması ve başka bir ruhsal durumla açıklanamıyor olması gerekir.(American Psychiatric Association, 2013 – DSM-5)
Biriktiricilik Bozukluğunun Toplumsal Boyutu
Biriktiricilik Bozukluğu yalnızca bireyin yaşamını etkileyen bir durum değildir; çevresel ve toplumsal sonuçları da vardır. Aşırı biriktirme davranışı, özellikle ortak yaşam alanlarında aile içi ilişkileri zedeleyebilir, çocukların gelişimini olumsuz etkileyebilir ve komşularla çatışmalara yol açabilir. Eşyaların oluşturduğu fiziksel kalabalık; yangın, enfeksiyon ve yapısal güvenlik sorunları gibi ciddi riskleri beraberinde getirebilir. Bazı vakalarda sosyal hizmetlerin, belediyelerin ve hukuk sisteminin devreye girmesi gerekebilir. 2023 yılında Scidergisinde yayımlanan “Hoarding Disorder: A SociologicalPerspective” adlı makale, bu bozukluğun yalnızca bireysel değil; toplumsal bir mesele olarak da ele alınması gerektiğini vurgulamaktadır.
Biriktiricilik Bozukluğunun Tedavisi
Biriktiricilik bozukluğunun tedavisi, genellikle uzun vadeli ve çok yönlü bir yaklaşım gerektirir. Standart OKB tedavilerinin biriktiricilik bozukluğu üzerinde sınırlı etkileri olduğu bilinmektedir. Bu nedenle, bireye özel olarak uyarlanan bilişsel davranışçı terapi (BDT); eşyalarla kurulan bağı sorgulama ve kontrollü ayrılma pratikleri yoluyla olumlu sonuçlar verebilir. Bazı durumlarda farmakolojik destek de (örneğin SSRI grubu ilaçlar) tedavi sürecine dahil edilir. Ancak kişinin içgörüsünün zayıf olması ve değişime karşı dirençli olması nedeniyle bu süreç; sabır, empati ve uzman rehberliği gerektirir. Ayrıca psikoeğitim, ev içi müdahale, aile danışmanlığı ve sosyal hizmet desteği gibi çok disiplinli uygulamalar tedavide etkili olabilir.
Comments