top of page

LOGOTERAPİ: YAŞAMIN ANLAMI VE PAZAR NEVROZU



Kitağ

Logoterapi’nin kelime kökenleri Yunanca olup, “logo” ise “anlam” anlamına gelmektedir. Fakat Frankl aynı zamanda bu kavramı “öz” olarak da ele almaktadır. Logoterapi, insan doğasına ait bakışı bağlamında antropoloji; evrensel bakışı bağlamında felsefe; terapi bağlamında ise psikoterapi ile ilişkilidir. Frankl insan doğasını üç evre ile ele almıştır. Bunlar piramit gibidir. En aşağısında fiziksel, bir üstünde psikolojik ve sosyal, en üstünde ise felsefik ve teolojik yani tinsel boyut bulunmaktadır. Logoterapi ile çalışan terapistler, bu piramidin her boyutuyla da çalışmaktadır. Çünkü Frankl insanın piramitte yer alan bu tüm bileşimlerden oluştuğunu/oluşabileceğini söylemektedir.

Logoterapi, kişilerin, ileriki dönemlerinde hayata geçirecekleri anlamlar ile ilgilenmektedir. Wong, salt zorlayıcı deneyimlerle baş edemeyen kişilerin değil, ben kimim, niçin buradayım, hayatımın anlamı ne? Gibi varoluşsal soruları soran kişilerin de bu terapiden faydalanabileceğini belirtmiştir. Logoterapinin hedefleri; kişilerin problemlerinin nedenlerine dair daha derin bir biçimde anlamlandırmada onlara destek sağlama, öz değerlere,  köklü inançlara ve varoluşsal ilgilere dair pozitif anlamlar kazandırma, kişiyi hayatındaki pek çok ihtiyacına karşı sağlıklı baş etme becerileri geliştirmede, anlam gerçekleştirme aşamasına kolaylık sağlamak amacıyla sosyal onay için destek olma şeklinde sıralanabilir (Çelik, 2017).

 

Yaşamın Anlamı ve Değer Kavramı


Frankl hayatın anlamının “insandan insana, günden güne, saatten saate farklılık gösterdiğini, bu nedenle önemli olanın yaşamın anlamı değil, daha çok belli bir anda bir insanın yaşamının özel anlamı” olduğunu söylemektedir. Yaşamın anlamının sürekli değiştiğini, fakat hiç yok olmadığını belirten Frankl, logoterapiye göre yaşamın anlamının üç değişik yoldan deneyimleyebileceğini ifade etmektedir. Bu yollardan birincisi, bir eser yaratmak veya bir iş yapmaktır. İkincisi, bir şey yaşamak veya bir kişiyle etkileşim kurmaktır. Üçüncüsü ve son olanı, kaçınılmaz acıya dair bir tutum geliştirerek yaşamın anlamına ulaşmaktır.

Totalde Frankl yaşamın anlamına ulaşmayı üç basamakta toplayıp, değer kavramlarıyla çerçevelendirmiştir (Çelik, 2017). İnsandan insana değişen yaşamın anlamı buradan bakıldığında kulağa pek de şaşırtıcı gelmemektedir. Çünkü parmak izi gibi farklı olan insanın değerleri de bambaşkadır. Değerleri farklı olan bu insanın, yaşama amacı yani yaşama anlamı da pek tabii farklı olacaktır. Çünkü değerlerimiz biriciktir ve dolayısıyla yaşama amacımız da biricik… Kimimizin değerleri ailemiz, işimiz ve hobilerimizken; kimimizin değerleri kedimiz, köpeğimiz ve müziğimiz olabilir. Frankl, çerçevelendirdiği bu değerler sisteminde yaşamın anlamını elde etmede yaratıcı, deneyimsel ve tutumsal değerlerden bahsetmektedir. Hobiler ve gönüllü çalışmalardan bahseden Frankl, aslında davranış etkinleştirme yöntemiyle anlam bulmayı öne sürmektedir. Davranış etkinleştirme ile insanın diğeriyle etkileşim kurması sevgi ve kabul ihtiyaçlarını da karşılaması ile yaşamın anlamını bulmada ikincil bir kazanç sağlamaktadır.

Frankl, sorulan soruların, davranış etkinleştirmenin ve etkileşim kurmanın yanı sıra aslında yaşamın anlamını bulmada kurulacak etkileşimin, sorulacak sorunun ve etkinleştirilecek şeyin kişinin kendisi olduğunu vurgulamaktadır (Çelik, 2017). Yani aslında insan yaşamın anlamını “sorumluluk” ile bulmaktadır. Bu bağlamda yaşam deneyimlerimizin her birinden elde ettiğimiz duygu ve düşüncelerimizin sorumluluğunu almak da bu yaklaşımın bir parçası olabilir. İlişkilerimizde duygu ve düşüncelerimize verdiğimiz tepki yani davranışlarımız da bu çerçevede belirleyici olabilir. Ek olarak logoterapi aslında geleceği vurgulasa da bahsettiği bu yaklaşımla, şu ifadeleriyle şimdiki ana da vurgu yapmaktadır: “İkinci defa yaşıyormuşçasına ve ilk kez şimdi yapmak üzere olduğunuz gibi hatalı hareket etmişçesine yaşayın!” (Çelik, 2017).



Pazar Nevrozu


 Yaşamın anlamını bulmada kişiler henüz amaçsız olduklarında varoluşsal bir boşluğa düşebilirler. Daha basit bir ifadeyle kişiler mesai saatlerinin dışında ne yapacaklarını bilememeleri ile beraber Pazar Nevrozu –tatil depresyonu da denilir- yaşayabilirler (Çelik, 2017). Hafta içinin yorgunluğundan kendilerini Pazar gününün rahatlığında bulan insan yine de kendisini rahat hissetmeyebilir ve içinde bir boşluk olabilir. Toplumda can sıkıntısı olarak bahsettiğimiz o hissin adı varoluşsal boşluk olabilir. Bahsedilen bu kavram sıkıntı, ilgide azalma, noöjenik nevroz, ahlaki ve manevi çatışmalar gibi belirtilerle aynı zamanda klinik bağlamda da yerini almıştır. Kısaca, varoluşsal engellenme, anlamsızlık ile varoluşsal boşluk da içsel boşluk deneyimi ile ele alınmaktadır. Varoluşsal boşluk kişinin sosyal çevresindeki eylem ve tutumlarını da etkilemektedir (Çelik, 2017).

Sosyal çevreye yansıyan bu olgu Kitle Nevrozu olarak bilinmektedir. Bunu en özet haliyle bireysel bir nihilizm ile ifade edebilmekteyiz. Çünkü nihilizm, varlığın hiçbir anlamı olmadığını iddia eden bir yaklaşımdır. Kliniğe yansıyan hali ise saldırganlık, bağımlılık ve depresyon şeklinde görülmektedir. Kitle Nevrozu’nu Frankl, dört başlıkta bize sunmuştur. Bunlardan ilki “hayata karşı geçici bir tutum geliştirme” (yarın yokmuşçasına davranmak); ikincisi, “hayata karşı kaderci bir tutum sergileme” (kaderi üzerinde herhangi bir kontrole sahip değilmiş gibi yaşamak); üçüncüsü, “kollektivist düşünce” (bireyin benliğini kabul etmemesi); sonuncusu, “fanatizm” (kendinden başka düşünenleri kabul etmemesi) olarak ifade etmiştir. Toplumun da getirdiği koşullarla birlikte evrilen bu kitle nevrozunun ilki için tüketime dayalı yaşamın izlerini görmek de mümkün. Buna en yakın genç nüfus bağlamında gelecek planması olmayan bir yaklaşımla kişilerin salt “anı yaşama” bakış açısına sahip olma, “değer yargıları” konusunda gönülsüz olma örnek olarak verilebilir. Ayrıca başka toplumlarca da olup biten problemleri olduğu gibi sorgulamadan kabullenme, boyun eğme; kendi düşüncelerini ifade edememe; kendi varoluşunu gerçekleştiremediği gibi bu amaçla hareket eden kişileri de sindirme gibi pek çok olgu ile karşılaşılmaktadır. İşte tüm bunlar için Frankl, varoluşsal boşluk probleminin çözümünü sorumluluk almada ve özgür tercihlerle yaşamın anlamını keşfetmede aramamız gerektiğini söylemiştir (Çelik, 2017).

 

Yaşamın anlamı da sizler gibi biriciktir. Her yeni deneyiminizde kendinizle karşılaşmanız, yaşamınızın anlamını her defasında yeniden keşfetmeniz umuduyla…

 

 

Kitap önerisi: 





insanın anlam arayışı


İnsan ve Değerleri, İona Kuçuradi.



İnsanın Anlam Arayışı, Viktor E. Frankl.























İnsan ve Değerleri, İona Kuçuradi.












Nikomakhos’a Etik, Aristoteles.







Nikomakhos’a Etik, Aristoteles.















Kaynakça

Çelik, G. (2017). Logoterapi: temel bileşenleri ve terapi teknikleri. 2(28), 2-20.

 

23 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comentarios


Psikodramind Akademi

bottom of page